Pages

24 Eylül 2012 Pazartesi

Kendini Baskalarıyla Kıyaslamak

Pinned Image
Bir türlü sular durulmuyor içinde.

Siyah lekeler seriyor ruhunun üzerine her bir şikayet.

Gönlünün gözleri, başkalarının üzerinde dura dura yorgunluktan yığıldı yığılacak.

Çırpınan bir kuş gibi varlığın, adını çıkartamadığın.  

Okunmayan bir el yazısı gibi, kargacık burgacık sözcüklerin.

Gözünü başkalarına dikmişken, kıyasladıkça kıyaslıyorsun kendini.  

Bir yakınma tutturmuşsun, bir türkü çığırır gibi çığırıyorsun, Kendi sesinden ürkerek.  

Bu kadar dışarıya bakan içini nasıl görecek?

Onun şusu var, berikinin busu.

Başkalarının elindekini kıskanırken, varlığını bir gölgeye dönüştürüyorsun.

Bir tek cümle geliyor aklıma, siliniyor tüm diğer sözcükler: Kendine ihanet bunun adı.

Boyunun uzunluğunu bile mukayese ettin ya, bravo sana.

Neredeyse darılacaksın O'na, boyum neden bir on santim daha uzun değil diye.  

Herkesin hayatı tastamam da bir seninki tam takır kuru bakır ya.  

Bir tek sen çekiyorsun acıları.  

Dünyanın en zavallısı.  

Bir tek senin tenini kavuruyor güneş.  

Bir tek seni ıslatıyor yağmur.  

Bir tek senin evinin bahçesinde kuruyor çiçekler.  

Kasırga bir tek senin gönlünün kıyılarını dövüyor da dövüyor.  

Bir tek senin üzerine çöküyor karanlığın gölgesi.  

Gözlerini alamıyorsun başkalarının mutluluklarından.

Her sevinç, ölümün gölgesinde yaşlanırken, sen neyin peşinde yoruluyorsun?

Gözlerin değemiyor bir türlü acılı bakışlara.  

Bir nankörlüğün girdabında sürüklenirken sormuyorsun kendine.  

Seni eksik yapan, başkalarına verilip de sana verilmeyenler mi?  

Seni fazla yapan, başkalarına verilmeyip de sana verilenler mi?  

Otuz katlı bir binanın her katının bir üstü bir altı yok mu?  

On beşinci katta olan, on altıncı katın altındaysa, on dördüncü katın da üstünde değil mi?

Sen ki; yokluktan kurtarılıp bir yıldız gibi doğmadın mı varlığın semasına?  

Semanın yıldızları senin için ışıldamadı mı her gece?  

Sevinçten deliye dönmeli değil misin?  

Başkalarının elinde olan hangi şey, sana tattırılan hayat nimetinden daha tatlı gelecek ruhuna?

 "Rabb'inizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?'' ayetini de mi duymadın?

Başka bir şey istemek için ne yüzün var?  

Verilenlere şükredememek utancından başka.  

Hâlâ diyorsun ki, ona verilen neden bana verilmedi?  

Başkalarına açık kapılar neden bana kapalı?

Sana açılmış kapıları, başkalarının açık kapılarına nazar etmekle körleşmiş gözlerin görmüyor ne yazık ki.

O evlendi, ben neden evlenemedim?

O neden benden daha güzel birisi?  

Neden o başarılı da ben değilim?  

Neden boyum arkadaşım kadar uzun değil?

Neden onun çocuğu oluyor da benim olmuyor?  

Bu soruları hangi kibirli cüret fısıldıyor kulağına?  

Neyi gözden kaçırıyorsun bir de, biliyor musun?  

Büyük eşitleyiciyi.  

Ölümün keskin kılıcının her birimizin boynuna değeceğini.

Dünyanın en güzel kadını olsan ne yazar?

Dünyanın en zengini.  

Dünyanın en akıllısı.  

Dünya dolusu çoluk çocuğun olsa.

Sen, bunlarla mı sen olacaksın?  

Sen, sana verilmeyenlerle mi eksileceksin?

Ha, bir de şu ayet mealini bir an için unutma: "Hem Allah'ın bazınızı, bazınızdan kendisi ile üstün kıl(maya vesîle yap)tığı şeyleri temennî etmeyin! Erkeklere kazandıklarından bir nasip vardır, kadınlara da kazandıklarından bir nasip vardır. O hâlde Allah'tan lütfunu isteyin! Muhakkak ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir (Nisa: 32).''  

Her hayat mertebesi biriciktir.

Her insan biricik.

Hepimiz biricik olan bir dünya apartmanının farklı farklı katlarında, farklı farklı odalarında yaşayan biricik varlıklarız.

Hadi, çevir bakışlarını üzerine.

Bir bak kendine.

Sana verilmiş olanı görmezden gelmenin utancı yetecek de artacak işte o anda.

Elindeki cevheri işle, parlasın güzellikle.  "Her kapalı kapının ardında yedi mühürlü bir sır vardır.'' diyor Halil Cibran.  

Sense tüm kapıların sonuna dek açılmasını istiyorsun haddini bilmezlikle.

İstiyorsun ki, tüm sırları altın bir tepside sunulsun sana hayatın.  

Sırrını yitirmiş bir hayata kim hayat diyebilir oysa?
 
Bırak bazı kapılar kapalı kalsın. Sırlarını saklasın hayatının.

Mustafa Ulusoy-ZAMAN

0 yorum:

Yorum Gönder

 

(c)2009 biraz biraz. Based in Wordpress by wpthemesfree Created by Templates for Blogger