Pages

28 Kasım 2013 Perşembe

Soğuk Kahve - Ahmet Batman










19 Kasım 2013 Salı

GİTMEK RENKLERE BOĞULARAK

dipnot: biliyorum notlar yazını sonuna yazılır. nacizane tavsiye sarkıyı bu müzik eşliğinde okumanız. ben çok seviyorum ;)
Sonbahar bitmeden bu yazı. En sevdiğim mevsim kıştır aslında. Sonra da sonbahar. Sonbahar bana gitmeleri hatırlatır. 
Yolları yolculukları… İçimde hiç bitmeyen bir gitme arzusu var. Hiç azalmayan hatta şiddeti artarak devam eden gitme isteği. Enteresandır ki gidilen yer değildir çoğu kez beni heyecanlandıran kalbimi pır pır ettiren. Gitmek fiilidir. Gitmelere aşığım ben. Hatta çoğu zaman yola çıktığım anda ben ineyim otobüsten diyesim geliyor. Tüm hazzı almış alıyorum. Belki de istediğinde çekip gidebilmektir sevdiğim. Bilmiyorum.
Eee sonbahar yolların en güzel olduğu mevsim. Gitmelerin en güzel olduğu mevsim diyelim kısaca. 
Yollar yollar… Yürümek yürümek yürümek is
terdim. O doğanın en güzel renk cümbüşünün içinde kaybolmak. Bir bukalemun olsak dönüşeceğiniz renkleri hayal edin bir de. Rengin birinden birine geçişi. Renk tam tamamlanmadan diğerinin hissettirdiği duyguyu. Ve düşünmek bu kadar güzelliğin içinde. Düşünmemek bize verilen aklın boşa harcanmasıdır. O’ nu düşünmek bu sonsuz güzelliğe bakıp O’nun güzelliğini görmek. Ve assolan güzeli, güzeli yaratanı fark etmek, edebilmek…
Sonbahar yağmur demek. Yağmuru içinde hissetmeyi sevmeyen yoktur herhalde. Yağmur kötü düşünce, kötü görünüm, kötü hava ve daha ne kadar kötülük varsa temizler hepsini. En önemlisi benliğimizi. Yağmur üstündeki tozu yıkayınca içimizden kırılgan, narin hep bize sahip olmak isteyen bizi düşleyen benliğimiz çıkıverir ortaya. Pat diye, birdenbire. Belki de bazılarımız bundan sevmez yağmuru gerçek ortaya çıkıverecek diye. Yalnızlığımızı yakalamalarını istemeyiz ya. Kendimizi korumak adına ördüğümüz kabuktan kurtulmaktan korkarız. Yalnızlık…

Yağmurun içindeki yalnızlığı, tek başınalığı düşünmek; ve sonra yine bir başına olmadığının her şeyin asıl sahibine, beni bu güzelliklere kavuşturduğu için şükürlerimi ulaştırmak.
Bu aciz kulunu hiçbir zaman bırakma ve muhteşem yollarda yürümemi sağla…

KELEBEĞİN SONU

Üzgün olmam gerekiyor değil mi sonuç da bir sondan bahsediyoruz. Ama öyle değilim aksine gülmekten katıldığım anlardan birindeyim. Orda burda gezerken bir video gördüm konserdeki minik misafir diye. O kadar masum düşünüyorum ki küçük bir hayran sahnede herhalde konuşmuşlar eğlenmişler diyerek açtım videoyu. Ne göreyim bir kelebek bizimkinin dans etmeye çalışırken gözüne ilişiyor hemen mikrofonla dokunmaya çalışıyor falan sonra yandaki elemana gösteriyor. O daha bi komik korkup kaçıyor. İlk eleman tekrar yaklaştırıyor falan. sonra 3. üye onu çağırıyor gel bak diye. O da şöyle bi uzaktan bakıp korkup ilgilenmeden gidiyor. Şarkı söylemeye devam ediyor. Grupta eleman bitmiyor ki bunlar neyle uğraşıyor diye meraktan bir başkası geliyor. Anam bu ne bunun için mi yaygara deyip öldürüveriyor hayvancağızı( kelebeği ilk fark edendeki o ifade yok mu birde). Ve karizma üye sanki hayvan ölmemiş gibi eline alıp havaya bırakıyor uç git dercesine ve son .... ( tabi tüm bunlar olurken herkes şarkıda söylemesi gereken yeri takır takır söylüyor bu nasıl aşktır arkadaş)

ve tabi ki buradaki duygular beni asıl olaya çeken. Üzgün, mutlu olabiliriz çok yoğun veya çok boş ama anı yaşamak sanırım hadise. Hayatın bize neler getireceğini bilemeyiz. En karamsarlığa kapıldığın anda oluverir olmaz dediklerin. Sen yapman gerekenleri yap gerisi sonsuz mülk sahibinin bileceği iş. 

Öyle kös kös de oturma kalk silkelen el çalışıyor en olmaz davalar için bile. Bu bıkkınlık bu aymazlık niye. Yoksa eksik bir şeyler var sende. Yılmadan başla sen tekrar tekrar bilemezsin hangisinde neyin gerçekleşeceğini..




                 Her son bir başlangıç değil miydi zaten..




 

(c)2009 biraz biraz. Based in Wordpress by wpthemesfree Created by Templates for Blogger