Pages

9 Mart 2013 Cumartesi

Mutsuzluğun Asıl Sebebi


Sahi neydi mutsuzluk. Neden niçin mutsuzduk.  Biz biliyormuyduk gerçekten mutluluk, mutsuzluk ne demek. Neye sahip olduğumuzda mutlu veya mutsuz oluyorduk. Bugün ekşide dolaşırken pinokyo burnu nickli arkadaş konu üzerine güzel bir yazı  döktürmüş eline sağlık. Sizlerinde okumasını ve yorumda bulunmasını istedim. Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.

''Dünyayı sahiplenip, bizim için, sadece bize hizmet etmek için tabiatın var olduğunu zannetmemizdir.

Biz o kadar mutsuzuz ki, her seferinde daha büyük hedefler koyuyoruz önümüze, işçi usta olmak istiyor, usta şef, şef müdür olmak, müdür patron olma hayalleri kuruyor. patronlar daha çok, hep daha çok para istiyor... aslında hiç kimse bunları istemiyor, hiçbir işçi usta olup altındakilere emir vermek istemiyor özünde. hiç kimse kariyer peşinde değil, kimse "komşumda lcd var, bizimki hala eski televizyon" diye kederlenmek istemiyor. kimse yüksekte olmak istemiyor, hiçbir kız mini etek ve makyajlarla daha çok erkeği peşinden koşturmak, hiçbir erkek daha çok kızla yatıp, şanına şan katmak istemiyor. sadece bize böyle öğretildi ve sadece mutsuzuz.

Kaçış arıyoruz.. kurtuluş... her hedefte mutluluk belki buradadır diyerek saldırıyoruz ama hiçbiri bunlarda değil. hiçbir mutluluk, bize öğretilenler değil.

Seviyoruz ve sevdiğimizden de çok sevilmek istiyoruz, bir insanı sevmekten çok sevilmek istiyoruz. çünkü mutsuzuz. bize hep sevilmek öğretildi, "sevmek" tanımsız bir kelimeydi sadece.

Bizim istediğimiz bu değildi, hiçbirimiz farkında değiliz. öyle bir öğretildik, öyle bir eğitildik ki doğduğumuzdan beri, istediğimizin ne olduğunu bile düşünemiyoruz.

O kadar mutsuzuz ki, bir cana kıymak artık çok basit. o can mı? ahh umrumuzda mı? biz hala yaşıyoruz! yaşıyor muyuz?

Biz sadece kendimizi öldürüyoruz...

Yaşamanın ne olduğunu çok yanlış öğrettiler bize.

Bir günah işlediğimizde kendimizi lanetlenmiş ilan ediyoruz. başkalarından önce kendimizden iğreniyoruz o günah için. ne kadar pislik bir insan olduğumuzu düşünüyoruz, hemen akabinde de insanların yüzüne nasıl bakacağımızı...

Öyle bir korkutulduk, sindirildik ki...

Aslında hepimiz tanrıdan nefret ediyoruz, seviyorum diyenler; sevmiyorsunuz, sadece korkuyorsunuz, günahlarınızdan korktuğunuz kadar korkuyorsunuz, sevmiyorsunuz. oysa tanrı sizi sevmese yaratmazdı, olmazdınız. tanrı bizi seviyor!(buradaki tanrıyı ister inancınızın tanrısı olarak algılayın, isterseniz tabiat) bir annenin bebeğini sevdiği kadar seviyor ki, sizi var etti. hatta o kadar çok seviyor ki bizi, bir eşimiz daha yok. bir daha dünyaya "benden" bir tane daha gelmeyecek ve daha önce de hiç ben olmadı, sadece bana bahşedildi bu özellikler, bu gözler, bu akıl... hayır, herkeste yok bu, hepimizde özel, her şeyimiz özel, hepimiz özeliz.

Mutsuzuz çünkü, betonların arasında büyüdük, çok azımız toprakla oynarak büyüdü, çok azımız ağacın dalına çıkıp da topladı kirazları ve bu azınlık da deli gibi o günleri özlüyor. doğayı, tabiatı, dünyayı, hayvanları, çiçekleri, çimleri, ağaçları, bulutları, gün ışında bile dikkatli baktığında görülen yıldızları sevmeyi bilmiyoruz, sadece şiirlerden okuyoruz bunu ve biz de şairler gibi denemeye kalkıştığımız da o kadar eğreti, yapmacık duruyor ki şiirlerimiz. çünkü bilmiyoruz. artık hiçbir şeyi sevmiyoruz, çünkü bize sevmeyi öğretmediler, bize hep hayatla savaşmayı öğrettiler, oysa biz hayatın ta kendisiyiz.. bunu öğrenmedik ve maalesef çocuklarımıza da öğretemeyeceğiz. eminim onlar bizden de mutsuz olacak.''
             
Bana sorarsanız tek kelimeyle aç gözlülük derim. Hep daha fazla dediğimiz için mutlu olamıyoruz.
Evet size mutsuzluğun asıl sebebi hakkındaki görüşlerini belirtirseniz sevinirim.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

(c)2009 biraz biraz. Based in Wordpress by wpthemesfree Created by Templates for Blogger