Sen yaralanma, sen karalanma
gel, dayanamam… Okurken uyumlu bir de bestesiyle. Evet Özlem Tekin ve Ogün Şanlısoy’a
ait güzel bir şarkı. İçinde bir his olduğundan, ses olduğundan bahsediyor şarkıcı
ve devam ediyor;
“Döneceksin sanıyorken yıllar
geçti üzerinden,
Bulutlarda yaşıyorken yıldım dünya düzeninden…”
Çok naif bir melodisi var.
Türkçe bilmeyen biri dahi dinlese, hoşuna gider. Sözlerine bakılınca; değer
verilen biri var ve değer veren bir bekleme sürecinde ama bu süreçte de
şikayetlerde. Hem beklediğini söylüyor hem de yıldığını. Neden bu çelişki
dersiniz. İnsan sevdiği için yaptığı bir şeyden şikayet eder mi ya da şikayet
ediyorsa sevmiyor mu demektir?
Evet insanoğlu duygulara, hislere
sahip, sevgiye sahip, özleme, öfkeye ve hüzne... Peki nasıl oluşuyor bunlar ve
neden herkes bunları hissedince aynı tepkileri veriyor. Özlem duyan insanlar
daha duygusal oluyorken, öfkeye sahip olanlar daha hırçın oluyor. Bu insanlar
daha doğrusu biz insanlar önceden anlaşıyor muyuz hangi olaya nasıl tepki
vereceğimize. Mekaniklikle o tepkiyi yerine getireceğimize dair bir kural mı
var? Yoksa aynı tepkileri verdiren bir BİZ mi var bizden içeri? Bu soruyu ilk
düşündüğümde liseye gidiyordum. Yüzeysel ve hareketli dünyamın içinde cevabını
bulamayacağım bir soruydu.
Bir gün kuzenimle oturuyorduk
ve bana dedi ki “insanlar dünyada kendi istekleri, mutlulukları için yaşar
ablacım ve hiç kimse başka birini kendinden daha çok sevmez, sevemez.” Başımdan
aşağı kaynar sular döküldü. Nasıl yani ben de mi sen de mi peki ya annem? (Biz
insanlar bunun içinde mi anlaşmıştık herkes en çok kendini sesin diye)
“Evet annende, anneler de” dedi,
durakladı. Çünkü tatmin olmayacağımı anladı ve devam etti. “Bir annenin
bebeğini emzirmesi dünyadaki en masum şeydir değil mi diye” sordu, “evet”
dedim. Peki neden anne bebeğini emzirmek ister biliyor musun deyince bende
sıraladım “acıkmasın diye ağlamasın diye….”
“Peki bebek ağlarsa ya da
acıkırsa ne olur?” Düşündüm ama aklıma bir şey gelmedi, cevap veremedim.
Kuzenim devam etti annenin canı acır üzülür. Anne de canının acımaması için bebeğini
emzirir, yani dünyanın en masum ilişkisinde bile bencillik vardır” dedi ve
sustu. Sustu çünkü ben daha fazla devam etmesine izin vermeden kalktım, odama
gittim.
Uzun süre söylediklerini algılayamadım
sonra yatağıma uzanıp gözlerimi kapatınca düşünmeye devam ettim. Nasıl yani biz insanlar bu kadar kötü
olamayız-olmamalıyız. Duyduklarım bence gerçek değil. Kuzen işte! entel dantel
kitaplar okursa olacağı bu. Benim de zihnimi bulandırdı. O sırada gözüm
kitaplığa ilişti ve not defterimi gördüm, gidip aldım. İçini karıştırırken merak
ettiğim soruların yazılı olduğu sayfayı gördüm. Bir tanesi de şuydu ve renkli
kalemle altı çizilmişti:
“Bir kalpte iki sevgi olmaz.”
Evet hatırladım bu soruyu, hatta not ettiğim
anı . Ne demekti bu? Ben annemi seviyorsam, babamı sevmiyor muydum yani? Ya
kardeşimi, peki ya arkadaşlarımı, dedemi, bilgisayarımı… Zihnim iyice
karışmıştı ve tabi ki ruhumda. İçimden “nerden geldi ya bu kuzen” dedim. Ama
çaresi yoktu, geldi bir kere. Attı zihnime cevapsız soruları. Acaba o ilk
kimden duymuştu bunları ve nasıl hissetmişti kendini. Derken araba sesi duydum.
Dedem park ediyordu, gelmişti iş yerinden. Hemen kalkıp aşağıya indim. Sorularıma
cevap veren-belki de verebilen hayatımdaki tek insandı O. Beni nefes nefese
görünce korktu ama “konuşmamız lazım yine aklım çok karıştı” deyince beni evin
önündeki çardağa götürdü.
“Eveeeet evlat ne oldu ya
yine” dedi. Bende kısaca kuzenle konuşmalarımızı anlatıp; “nasıl yani dede
dedim, nasıl insanlar sadece kendileri için yaşayabilirler, nasıl hiç kimse
kendinden daha çok sevemez kimseyi ve bir kalpte iki sevgi nasıl olmaz?” Bunun
üzerine dedem gözlerimin içine baktı baktı ve “sen büyüyorsun” dedi, başladı
konuşmaya.
“İnsanlar bencildirler bu doğru.
Sen de bende öyleyiz ve hayatta her şey zıttı ile bilinir. Eğer güzel varsa
çirkinde vardır kötü varsa iyide vardır. Bencillik varsa dünyada bencil olmamak
da vardır, cömertlikte vardır, sonsuz merhamette…
“Evet o hayatı o insanları
istiyorum, o dünyada yaşamak istiyorum” deyince gözleri doldu saçlarıma dokundu.
“Diğer soruna gelince bir kalpte iki sevgi olmaz. Annenin bile kendi canının acımaması
için bebeğinin emzirdiği bu dünyada-insanlarda arama bulamazsın istediğin hayatı.
Gönlünü dinle, kalbini değil. Gönlün seni sevginin gerçek sahibine götürür.
Çünkü aradığın şeyi bulmak için ait olduğu yere bakmalısın. Ama ilk olarak da “O”nu
bulmayı istemen lazım. İlk adımı geçtiğine göre sıra, gönlünü rahat bırakmakta.
Unutma bu çok önemli evlat, çünkü o biliyor sadece gerçek sahibini” dedi ve
gitti.
ESİLA
0 yorum:
Yorum Gönder