Amanın ne oldu bu yavrucağa? Durun hele ben onu gözü yaşlı görmeye alışık değilim. Hep güler, eğlenir, eğlendirir, muzurluk peşindedir, şen kahkahaları vardır, hımmm biraz da yaramaz mıydı. Yoksa, yeni bir olay var da abilerimi üzdüm diye mi ağlıyor?...
Cicişim ön yargıları bir kenara bırak, hem ilahi beyan da "birbirini hakkında zan etmeyin demiyor muydu" ve de yazıda "İnsan bir kere önyargıya vardı mı, fikrini değiştirmek kolay olmuyor." diyor laf nerene geldi, dikkatini çekerim.
Selocann'ın takipçilerindenim ve de hoş mu hoş bir çeviri ile karşımıza gelmiş ben de sizlerle paylaşmak istedim. "Aaaa öyle imiş, azmine hayran oldun SeungRİ" dedirtti bana. Aslına buradan ulaşabilirsiniz :)
buyurun çakması :P (Shout Out to the world kitabından) ;
Tv programı ve akademi için elemeleri geçtikten sonra, aslında hiç kimse
olduğum gerçeğiyle yüzleştim ancak bu birazcık da haksızlık gibi görüyordu.
YG’ye katılmamla birlikte, önceden dünya üzerindeki çok az sayıda kişiyle
irtibat halinde olduğum gerçeği dank etti ve bir an boşluğa düştüm.
Eğitim sürem boyunca, ses kaydım tutuluyordu ve bir gün
Başkan Yang beni görmeye geldi.
“Kaydını izledim. Yeteneğin var gibi…acaba Jiyong ve YounBea’yi
tanıyor musun?”
“Ah?Ah…tanıyorum.”
“Jiyong ve YoungBea 6 yıl boyunca şirketimizde eğitim aldı
ve seneye grup olrak çıkış yapacaklar. İnanılmaz yeteneklere sahipler. Bana
göre senin şarkı söyleme kabiliyetin 50 puan dans kabiliyetin de 50 puan ancak
yeteneklerini geliştirebilirsin. Çalışmalara yarından başlayarak, ikisini de
100 puan yapman mümkün.”
Aslında, o ağabeylerin kim olduklarını bilmiyordum ama başkanın benden beklediği
cevabı vermem gerektiğini düşündüm. Tabi ki, onların ne kadar yetenekli ve
muhteşem olduklarının da farkında değildim o zamanlar. “İnanılmaz Yetenek”in ne
olduğunu idrak ettiğim zaman, eğitim sürecim de başladı.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlC8AJb1TgoGNOVQHRINoVIUSzELXYkTRjHR6gjrLutIXyMb2IgWSP70CbhzCct_2N9CTv4b8kJZXJNzxIPef4-99YY1YhCDg-t-qknl_btk-5mTFLc6ulrzjlHgBFJTwFk9latZoR4M76/s200/j%C5%9Flj.png)
Sonuçta, YG hip-hop tarz müzik yapmasıyla bilinirdi ve benim o türden
anladığım pek söylenemezdi. Grubun üyeleri müzik hakkında konuşmaya
başladıklarında konuya dahil olamıyor ve sonunda kendimi hip-hop dinleyerek
buluyordum. Gün boyu YG şirketinden çıkıp hip-hop parçaları dinliyordum ancak
bu müziğe ömrünü vermiş olanlarla, benim aramda dağlar kadar fark vardı.
İnsan bir kere önyargıya vardı mı, fikrini değiştirmek
kolay olmuyor. “Battle Shinhwa”yı izlemiş olanlar, şarkı söyleyişim yeterli
olmadığı için performansımı yarıda kesmiştim. Bu davranışım insanlar üzerinde
kötü bir izlenim bıraktı. Bir gün SE7EN Hyung ile yemek yerken bana şöyle dedi;
“Neden YG'yi seçtin?”
“Burada olmak istediğim için buradayım.”
“Gerçekten mi?” (Sanırım burada gerçekten şarkıcı olmak
isteyip istemediğimi sorguluyor)
SE7EN Hyung’un bana inanmadığını görünce çok üzülmüştüm. Şimdi bu durumu
çözmüş olsak da zamanlar, daha iyisini yapmayı bilmeye çocuk gibi
hissediyordum. Performansım çok iyi değildi ancak insanların ne kadar çok
çabaladığımı görmeyişi beni çok üzüyordu. “İnsanlar benim hakkımda bu kadar net
bir yargıya sahipken başarma olasılığım ne? Fikirlerini değiştirmem mümkün mü?”
Bu durum benim için sinir bozucu bir ha almaya başlamıştı. “Suçun bende
olmadığını anlamaları için ne yapabilirim.?” Öyle depresif hissettiğim zamanlar
oluyordu ki uyuyamıyordum.
Bu fırtınalı zamanlarda, “BIGBANG Debut Documentary” kayıtları başladı.
Kaydın yapıldığı hergün, meydan muharebesi gibiydi. Üstelik, her hafta başkan
Yang raporunu herkesin önünde açıklıyordu. Performans sonucumun her defasında
en düşük çıkması çok küçük düşürücü bir durumdu. Hatta bir keresinde 100
üzerinden 7 puan almıştım. Ruh halim hiç iyi değildi ve performansım gittikçe
kötüleşiyordu. Kendimden nefret ettiğim için Tanrı’ya yalvaramıyordum bile.
Ancak, bir süre sonra depresyondan kurtuldum. Zorluklarla
karşılaştığında ne yapacağını bilemeyen insanlar yenilmeye mahkumdur.
Kararlıydım. Önce kendimi sevmeyi öğrenmeliydim. Daha kendim sevmezken,
insanların beni sevmesini nasıl bekleyebilirdim? İnsanların onayını almadan
önce içimdeki hazineyi ve yeteneği keşfetmem gerekiyordu. Kendimi geliştirmediğimde
ya da hata yaptığımda kendime şunu söylüyordum;
“Seung-Hyun ah, sorun değil. Tekrar dene.”
Şimdi bile, kendime söylemeyi sürdürüyorum “Seungri ah,
seni çok seviyorum!” Çoğu kişiye aptalca gözükse de, bana kattığı şey paha
biçilemez. Üzücü ruh halinden kendime güvenmemi sağlayan silahım.
Başarı ve yeteneğe sahip olanlar doğal olarak özgüvene de sahip olurlar.
Ben özgüvenimi kazanmak için şafak sökünceye kadar çalışma odasında pratik yaptım,
her boş zamanımda şarkı söyledim. Yaptıklarım takdir edilmediği sürece özgüvene
sahip olmanın da anlamı yoktu.
Ne kadar kararlı olursam olayım, zorluklarla yüzleştiğim zamanlar da
oluyordu. Şöyle ki Jiyong Hyung yaptığı şarkıları dinletir, Youngbae dans
ederken ne kadar yakışıklı olduğunu gösterirdi. Ne zaman yenik hissetsem
kendimi sorgulardım.
“Ben neden bu kadar iyi olamıyorum?”
Doğru söylüyorum, neden insanların yapabildiklerini ben yapamıyorum diye
isyan ederdim. Yeteneğimde ki boşluğu çok çalışmayla doldurabileceğimi düşündüm.
Eğer çok çalışmada işe yaramazsa daha fazla çalışırdım. Büyüleyici yeteneklere
sahip değildim Şarkıcı olarak, doldurmam gereken bir dolu boşluk var. Öyle bile
olsa pes etmeyeceğim. Çok çalışmaya devam edeceğim ve kendimi hep seveceğim!
Evet efendim yazıyı da okuduk SeungRİ; "Hadi hadi oyalanma, ben azmettim oldu bir şeyler. Sıra sende, çalışmayı boşlama" diyor :) tamam ustam ben kaçar telaş etme, ileride bir gün hatırlatırım sana bu sözlerini ;)